3. Bölüm: Ben Hırsız Değilim!

Teoman-Kupa Kızı Sinek Valesi

Tae Woo ile kızı kolkola eve girdiğinden beri o soğuk kaldırımda oturuyordu Byeol. Elleri başının arasında dalıp gitmişti uzun bir süre. Başını kaldırdığında ise saatin gece yarısına yaklaştığını gördü, yavaşça yerinden kalktı. Başı deli gibi ağrıyor, kulakları çınlıyordu. Tam birkaç adım atmışken birini gördüğünü sandı, yavaşça karşı evin dış kapısına doğru yöneldi. Evet biri vardı kapının önünde, arkadan yalnızca sırt çantasını görebiliyordu.

“Yok artık..” dedi Byeol. “Hırsız bu..”

Bir an olduğu yerde kalakaldı. Önce her zamanki gibi “Banane, bir güzel soyulsunlar da görsünler!” deyip geçip gitmeye kalktı ama yapamadı yine..” Önünde birinin evi, yani herhangi birinin evi soyulurken öylece geçip gidemedi.. Yanındaki ağacın altından kalınca bir odun parçası alıp evin girişine doğru yürüdü, her adımında bir kez daha pişman oluyordu oysa ki..

İşte böyle kesişmişti yolları.. Jun Suh öylece başı yerde duruyordu karşısında.. Byeol ise hayatında hiç bu kadar soru işaretiyle birden boğuşmamıştı şimdiye kadar..

“Sen” dedi.. “Nasıl yani.. Sen.. Hırsız?..”

“Sakin ol” dedi Jun Suh adeta acı çekerek. “Ben hırsız değilim..”

Sinir ve gerilim dolu bir kahkaha fırlayıverdi Byeol’ün ağzından:

“Hırsız değil misin? Ben de Koreli değilim, zenciyim aslında..”

Jun Suh’nun surat ifadesinden gerçekten acı çektiği anlaşılabiliyordu:

“Sessiz ol lütfen! Her şeyi anlatacağım, ne olur uzaklaşalım şuradan!”

“Seni köprüde gördüm bugün” dedi Byeol. “O kızın yanında.. Sarıldınız, sen bu evdekileri tanıyorsun..”

Jun Suh’nun gözleri kocaman oldu, neler geçiyordu bu kızın aklından böyle..

“Hayır hayır!” dedi. “Benim bayan Ha Neul ile hiçbir ilgim yok.”

“Gördüm sizi” diyerek ısrar etti Byeol. “Bu eve girmen tesadüf mü yani.. Saçmalık..”

“Bak” dedi Jun Suh en kısık ses tonuyla. “Benim derdim bu evin sahibi olan patronumla tamam mı? O adam bana haksızlık etti..”

Byeol zınnk diye kaldı olduğu yerde. Dünya üzerinde onu durdurabilecek tek cümle buydu belki de.. “O adam bana haksızlık etti..” Bu ses kulaklarında çınladı durdu, Jun Suh kızın sessizliğinden yararlanıp birkaç adım atmaya kalkarken:

“Olduğun yerde kal!” diye bağırdı kız.

“Yavaş” diye inledi Jun Suh soğuk terler atarken. “Sessiz ol lütfen..”

“Neden yavaş konuşayım ki?” dedi Byeol çocuğa yaklaşarak. “Yakalanırsak sen hırsız olacaksın, bense hırsızı yakalayan kahraman.. işime gelir böylesi, hem şu çantanı ver bakalım önce, kimliğin içinde mi?”

Jun Suh bu sefer panikledi:

“Çantamı ne yapacaksın? İçinde aletlerim var sadece..”

Çantayı eline alan kız:

“Tedbir için” dedi. “Hem sakın bir oyun yapmaya kalkma, tekvando biliyorum ona göre..

Başını eğdi Jun Suh. Bu sefer gerçekten her şey bitmişti, oyuna da, yalana da gerek yoktu bundan sonra..

“Çıkalım buradan” dedi Byeol sessizce. “Önümden yürü..”

Jun Suh önde kız arkada karanlık sokakta yürümeye başladılar. Jun Suh bu kızın yüzünü bir yerden hatırlıyordu sanki, okuldan eski bir arkadaşı mıydı acaba, yoksa kafeye gelen müşterilerden biri mi? O bu sorularla boğuşurken Byeol de çocuğun çantasını açıp cüzdanını eline almış, kimliğini ve adresini inceliyordu.

“Ne tuhaf kız” dedi içinden Jun Suh habersizce önden yürürken. “İnsan hırsızdan korkar bir kere, nasıl da korkusuzca yürüyor arkamdan. Normal değil mi acaba?”

Çocuğun arkasından yavaş adımlarla yürümekte olan Byeol ise sessizce kendi kendine konuşuyordu:

“Demek sana da haksızlık etti ha.. Bir hırsızla da ortak bir noktamız varmış demek ki..”

Kız ne kadar sessiz konuşursa konuşsun Jun Suh gecenin karanlığında her şeyi duyabiliyordu. Derin bir nefes alıp yumruklarını sıktı, Byeol ise önündeki çocuğu umursamadan konuşmaya devam ediyordu:

“Demek sana haksızlık etti.. Anladım ben ya, fakir oğlan zengin kız muhabbeti değil mi? Sen kızı seviyordun, tabi kızın babası bunu öğrenip sizi ayırdı. Sen de adamdan intikam almak istedin.. Belki de en baştan beri kızın parasını seviyordun ha, işine geldi tüm bunlar..”

Kesik kesik gülmeye başladı adından, yine eğlenen bir insanın gülüşü değildi bu da, biraz kıskançlık biraz da şaşkınlık vardı kızın gülüşünde bu sefer. Jun Suh arkasına döndü birden. Kız korkmuştu, elindeki sopayı havaya kaldırdı:

“Heyy! Kim dön dedi sana? Aklından her ne geçiyorsa hemen unut tamam mı?”

Jun Suh çığlık atmamak için kendini zor tutuyordu:

“Hiçbir şey bilmeden aptal senaryolar üretip durma tamam mı, benim derdim bana yeter zaten!”

Jun Suh gerçekten acınası bir haldeydi, gözlerindeki umutsuzluğu gördü Byeol, cevap vermedi. Çocuğun yanına geçti ve yürümeye devam ettiler:

“Her şeyi anlat bana o zaman, masum olduğuna inandır beni” diyebildi sadece.

Onun masum olduğuna inanmak istiyordu çünkü Byeol, o adamın haksızlık ettiği birilerinin daha olduğuna inanmak onu rahatlatıyordu nedense. Çocuğun gece karanlığında maviye çalan siyah saçlarına baktı, daldı gitti bir an.. Jun Suh ise her şeyi anlatmaya hazırlanıyordu, kıza döndü, o da bir an kızın uzun saçlarına, kızarmış gözlerine takılıverdi. Bir derdi vardı onun da belliydi, yoksa hangi normal kız gece yarısı bir hırsızın hayat hikayesini dinlemek isterdi ki..

“Benn..” diye söze başladı. “İki aydır o evin sahibinin kafesinde çalışıyordum, ama maaşımı bir türlü alamadım ve bakmam gereken bir ailem var. Geçen gün.. hani senin kafeye geldiğin gün.. Tek kelime etmeden kovdular beni, paramı da…”

Byeol tam “ne saçmalıyor bu çocuk?” diye düşünmeye başlarken birden hatırladı, evet bu çocuğu kafede görmüştü o gün. Etrafına bakınmaktan çocuğun yüzüne hiç bakmamış olsa da dikkatli düşündüğünde bu yüzün neden bu kadar tanıdık geldiğini anladı sonunda.

“Beni hatırlıyor olman ilginç..” dedi çocuğun sözünü kesip. “Yüzlerce müşteri geliyordur oraya bir gün içinde..”

“Ama hepsi senin kadar güzel olmuyor..” demek istedi Jun Suh bir anda, ama tuttu kendini.. Hiç zamanı değildi ve karşısındaki kız oldukça asabi görünüyordu.

“Evet..” diye sessizce onayladı sadece.. Konuşmasına devam etti sonra:

“O patron olacak adam hakkımı vermedi bana.. Ben sadece hakkımı alıp çıkacaktım bu evden, tabii inanıp inanmamak sana kalmış..”

Jun Suh bir tepki alamayınca durup kızın yüzüne baktı, Byeol de dalıp gitmişti o da.. “Acaba doğru mu söylüyordu bu çocuk?” Kafası karmakarışık olmuştu yine.. Kendine geldiğinde dik dik kendisine bakan bir çift göz gördü karşısında..

“Sana hemen inanmamı beklemiyorsun herhalde, seni evin kapısını zorla açmaya çalışırken yakaladım değil mi? Hem o kız.. Ha Neul mı ne, sana bakışlarını gördüm, sanki.. Onu üzen senmişsin gibiydi..”

Jun Suh gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı:

“Sen.. Bizi mi izledin bugün?”

“İstersen soruları ben sorayım” dedi Byeol kendinden emin bir tavırla. Kızlar böyle şeyleri anlar işte, o kızı seviyordun değil mi? Babası aranıza girdi muhtemelen.. Bak ben öyle üç kuruşluk yalanlara kanacak bir kız değilim, en azından dürüst ol azıcık..”

Jun Suh ilk defa kendisini anlatamıyordu karşısındakine. Çıldırmak üzereydi, olduğu yerde kalakaldı ve söyleyeceklerini toparlamaya çalıştı sadece..

“Bak.. Son kez anlatıyorum.. İnan ya da inanma umrumda değil.. İstersen beni hemen polise götür ama şu saçmalıklardan vazgeç olur mu?”

Byeol’ün yüzünde şaşkın bir gülümseme vardı şimdi, elini Jun Suh’nun ağzına götürdü:

“Heey sert çocuk, sakin ol.. Tamam sustum.. Sen devam et..”

Jun Suh sert bir hareketle kızın elindeki sırt çantasını çekip aldı ve içinden küçük bir defter çıkarıp kıza uzattı:

“Bak, bu defter bayan Ha Neul’ın, bugün köprüde düşürmüş.. Madem onu tanıyorsun gördüğünde bu defteri ona verirsin, çünkü ben o kızı bir daha göreceğimi sanmıyorum.. İnandın mı şimdi ha? İnandın mı iki yabancı olduğumuza..”

Byeol sert bir hareketle eline verilen defterle kalakaldı olduğu yerde. Jun Suh hızlı adımlarla yürümeye başlamıştı bile, kız koşturarak yetişti ona:

“Heyy yavaş ol, tamam dedim ya, bu ne gurur böyle, hırsız sensin unutma!”

Sert bir hareketle arkasını döndü Jun Suh:

“Ben hırsız değilim dedim sana!”

Artık Byeol de bağırıyordu:

“Nesin peki? Sırf patronundan hakkını alabilmek için mi o kadar aleti taşıyordun çantanda.. Sen resmen profesyonel bir hırsızsın işte, bu işi ilk kez yaptığını söyleme sakın, işte buna inanmam..”

Jun Suh boş sokaktaki sokak lambalarının birinin altında durup direğe yaşlandı. Aklı bu kadar doluyken bir de bu kıza dert anlatmak çok zor geliyordu ona. Çöktü ve sessizce konuşmaya başladı yere bakarak:

Ft Island-Even It is Necessary

“Annem de babam da yok benim, kardeşim ve babaannemle yaşıyorum ve onlara bakmak zorundayım. Bunun ne kadar zor olduğunu bilemezsin, hayal bile edemezsin.. Bugüne kadar hakkımı yiyen o kadar çok sahtekarla karşılaştım ki, kendimi koruyamazsam yok olacaktım anladın mı? Hayat bana başka bir şans bırakmadı.. Elinde kanlı bir  bıçak gördüğün herkese katil diyemezsin değil mi, ben de hırsız değilim işte.. Bu gece bana ne yaparsan yap umrumda değil artık, nasılsa her şey bitti benim için..”

Çocuğun yanında ayakta duran Byeol ciddileşmeye başlamıştı:

“Nasıl her şey bitti?

“Boşver” dedi Jun Suh. “Artık anlatmak da faydasız..”

“Ne olur anlat..” dedi Byeol yalvarır bir ses tonuyla. “Masum olduğuna inanmak istiyorum..”

Derin bir iç çekti Jun Suh:

“Kardeşimin okul taksitinin son günü yarın ve iki aydır tek kuruş kira ödemedim. Tamam mı, yeterince masum olduğuma inandırır mı seni bunlar?”

Jun Suh’nun başı hala yerdeydi, yanına çömelmek istedi Byeol bir an, kendini bu çocuğa yakın hissetti sebepsiz yere.. Birden elindeki defteri fark etti sonra, telaştan bir türlü bakamamıştı içine, neydi ki bu şimdi? Defteri ikiye ayırıp ortasından bir sayfayı okumaya başladı sokak lambasının loş sarı ışığında:

“Annem babamın ilk aşkıymış, bugün anlattı bana tanıştıkları günü. Üniversite’ye başlar başlamaz ilk görüşte aşık olmuş anneme ve “Bu kadınla evlenmeliyim” demiş hemen. Nasıl da tatlılar.. Min Hyung da benim ilk aşkım mı dersin? O ağzı burnu krema içinde bana gülümsediği gün aşık oldum ona biliyorum, sonrakiler hep o olmadığı içindi, bana onu hatırlattıkları için varlardı bunu da biliyorum.. Evet evet, o benim ilk aşkım diyebilirim gururla.. Biz de annem babam gibi birbirini ölesiye seven bir çift olabiliriz belki kim bilir..”

Byeol’ün kalbi deli gibi atmaya başladı bir anda, terliyordu, derin derin nefes almaya başladı.. Hemen kapattı o sayfayı, ama diğer sayfadaki başka bir cümle takıldı gözüne:

“Babam olmasa ölürüm, adım kadar eminim buna.. Annemin ölümünden sonra bana bu acıyı unutturan tek şey onun varlığı çünkü.. Bir de onu düşünüyorum, annemi bu kadar severken kaybetmek.. Yok yok düşünmek bile istemiyorum.. Bana bu yüzden bu kadar bağlı biliyorum, ben annemin hatırasıyım onun için, sevdiği ikinci kadınım bu hayatta..”

Daha fazla okuyamadı Byeol, hışımla kapattı defteri ve çocuğun yanına çömeldi ani bir hareketle. Jun Suh şaşkın şaşkın bakıyordu kıza, onun normal biri olmadığına her an daha çok inanıyordu:

“Bu arada” dedi çekinerek. “Ben sinirle sana verdim o defteri ama sanırım kendim iade etsem daha iyi olacak..”

Zorla gülümsemeye çalıştı Byeol:

“Yok yok” dedi. “Ben veririm sen merak etme..”

Tekrar sustu ikili, o sokak lambasının önünde yere çökmüş gecenin karanlığını dinliyorlardı. Sonra Byeol’ün sesi sessizliği böldü uzun bir aranın ardından:

“Demek sen de şu hikayedeki zenginden alıp fakire veren Robin Hood gibisin ha..”

Jun Suh şaşkın gözlerle döndü kıza:

“Evet, tam da onun gibiyim. Hatta lakabım Robin’dir..”

“Yoksa bir çeteye falan mı dahilsin?” diye sordu Byeol. “Hani tuhaf takma isimleri olur öyle hırsızların..”

“Öyle de denebilir” dedi Jun Suh gülümseyerek. Yavaşça ayağa kalktı sonra:

“Hadi artık, polise mi gidiyoruz? Yoksa bay Tae Woo’ya mı götüreceksin beni? Karar ver çünkü bu gece bitsin istiyorum artık..”

Kızdan tepki gelmeyince eğilip Byeol’ün yüzüne baktı Jun Suh. Kız hala derin derin düşünüyordu. Birden ayağa kalktı ve gülerek:

“İkisi de değil” dedi. “Seni hiçbir yere götürmeyeceğim. Hatta ihtiyacın olan parayı da vereceğim sana. Ama senden yapmanı istediğim bir şey var, kabul edersen bu gece bahsettiğin tüm sorunların ortadan kalkacak..”

Jun Suh muhtemelen kızı algılayamıyordu o anda, boş boş baktı birkaç saniye..

“Nasıl yani?” dedi sonra. “Benden bir şey isteyeceksin ve karşılığında bana para vereceksin öyle mi? Hem de polise gitmek yok..”

“Aynen öyle” dedi Byeol. “Kabul edersen hemen şimdi paranı vereceğim sana, çok fazla bir şey umma tabi, ama işini görür bence..”

“Bana güveniyorsun yani..” dedi Jun Suh. ” “Ya paranı alıp kaçarsam..”

“Kaçamazsın” dedi Byeol gülerek. “Adını, adresini biliyorum artık.. Tae Woo denen o adama da gidip her şeyi anlatabilirim biliyorsun..”

“Ne istiyorsun peki? diye sordu Jun Suh yüzünü buruşturarak.

Byeol duraksadı bir an, söyleyeceği şeyin karşısındakinde nasıl bir tepki uyandıracağını düşündü.. Sonra birden başını kaldırdı ve:

“Bildiğin bir şeyi yapmanı isteyeceğim korkma, hırsızlık yapacaksın, ama bu kez bir kızın kalbini çalmanı istiyorum.. Kalp hırsızı olacaksın..”

Jun Suh boş gözlerle bakıyordu kıza, “Gece gece çattım deliye..” diyordu içinden.

“Anlamadım” dedi sessizce.. “Kalp hırsızı mı olacağım?”

“Evet” dedi Byeol” gülümseyerek. “Patronunun kızını kendine aşık edeceksin..”

“Nee!” diye bağırdı Jun Suh. Boş sokakta çınlıyordu sesi adeta. “Bayan Ha Neul bana aşık olacak öyle mi? Ne saçmalık bu böyle?”

“Ne kadar saçma olduğu kısmı seni ilgilendirmez” dedi Byeol soğukkanlılıkla. “Onu kendine aşık edeceksin ve sonra en kötü şekilde terk edeceksin anladın mı? Sana en aşık olduğu anda, en çaresiz olduğu zamanda bırakacaksın onu.. Hatta yatakta belki de..”

Jun Suh kulaklarına inanamıyordu, ne diyordu bu kız böyle?

“Bayan Ha Neul benim gibi fakir, sıradan bir çocuğa neden aşık olsun?” dedi yine bağırarak. Byeol ise çocuğun aksine oldukça sakindi o anda:

“Orasını sen bileceksin artık.. Öyle dehşet dolu gözlerle bakma bana, hırsızlık gibi adi bir işin yanında bu teklifim çok masum, kabul et bunu.. Hem para alacaksın, hem bu gece sıcak yatağında uyuyacaksın..”

Jun Suh ilk defa kızı ciddiye alarak düşünmeye başladı. Muhteşem bayan Ha Neul kendisinden hoşlanacaktı öyle mi? Şöyle bir hayal etmeye çalıştı: Ha Neul üzerinde gecelikle Jun Suh’yu yatağa çağırıyor Jun Suh ise kızı iterek kötü adam kahkahasıyla orayı terkediyordu. Mümkün olabilir miydi böyle bir şey..

“Hem.. Sana yardım edeceğim korkma” dedi Byeol çocuktan ses gelmeyince. “Onun sana aşık olmasını sağlayacağım.. Sen kabul et yeter ki..”

“Neden peki?” diye sordu Jun Suh. “Bayan Ha Neul ne yaptı ki onu üzmek istiyorsun böyle?”

Sustu Byeol. “Onu üzmek istemiyorum aslında..” diyecek oldu, diyemedi..

“Bu gece düşün..” dedi cevap vermek yerine. Sonra çocuğun cebinden telefonunu alıp numarasını kaydedip kendi telefonun çaldırdı ve:

“Sabah telefonunu bekliyor olacağım” dedi. “Tabi telefon etmezsen de olacaklardan ben sorumlu değilim..”

Düşündü Jun Suh. Kabul etmezse karakolda sabahlayacaktı, başı fena halde derde girecekti ve parasız kalacaktı.. Kabul ederse parası olacaktı ama saçma bir oyunun içine girecekti..

“Hemen bu gece para verecek misin bana?” diye sordu.

“Elbette” dedi Byeol. İçinden de “Tamamdır bu iş” diyordu. “Çocuk tava geldi sonunda..”

Konuşmadılar daha sonra, sadece yan yana yürüyorlardı. Ana caddeye çıktıklarında burada hayatın hala akmakta olduğunu gördüler. Kimisi dondurma yiyor, kimi sokak satıcısının önünde bir şeyler atıştırıyordu. Byeol insanları izlerken Jun Suh hala derin derin düşünüyordu:

“Demek kalp hırsızı olacağım ha.. Aman ya ben paramı alayım da, bu deli saçması da biter herhalde.. Kız kendisi kaşındı, sonra paramı aldın demez umarım..”

Bir yandan da çekiniyordu hala, kızın o soğukkanlı tavırlarından da korkmuştu, dediğini yapan cinsten biri olduğu belliydi.

“Kesin erkek meselesi” dedi içinden. “Ama bayan Ha Neul’ın benden hoşlandığını iddia etmişti, demek ki kızı tanımıyor, çok ilginç..”

“Ben gidiyorum..” dedi Byeol. “Telefonunu bekliyor olacağım..”

“Ben de gideceğim ama..” diye mırıldandı Jun Suh sessizce. Şöyle bir etrafına bakındıktan sonra hızla önden yürümeye başladı. İçinden “Ne yapıyor bu çocuk böyle?” diye söylenen Byeol de çocuğu takip etmeye başladı. İkili sokak çalgıcılarından birinin önünde durdu. Jun Suh gitarcının yanına gitti ve kulağına bir şeyler fısıldadı. Ardından çocuğun elindeki gitarı alıp çalmaya başladı. Kısa bir introdan sonra şarkı söylemeye başlayan Jun Suh’nun o büyülü sesi tüm caddeyi doldurdu birden..

Ft Island-Lovesick

Byeol olduğu yerde kalakalmış, şarkı söyleyen Jun Suh’ya kilitlenmişti adeta. Böyle güzel bir ses olabilir miydi ki? Birkaç dakika önce karşısında yaprak gibi titreyen çocuk bu çocuk muydu? Ve onun sesi nasıl kalbini böylesine acıtabiliyordu? Olduğu yerde rüyalara daldı adeta, 5 yaşına girdiği doğum günü partisi, kardeşi In Soo’nun doğduğu gün, babasının ölürken söylediği sözler bir anda gözlerinin önüne geldi. Günlerdir akmayan gözyaşları akmaya başladı sonra.. Elini kalbine götürdü, kalbinde biriken zehir bu büyülü sesle çıkmıştı olduğu yerden belki de..

Şarkının bitmesiyle kendine geldi birden. Etraf onlarca insanla dolmuştu, herkes bir yandan Jun Suh’nun önündeki şapkaya para atıp duruyor bir yandan da “Bir daha! Bir daha!” diye bağırıyordu. Gülümseyerek elindeki gitarı sahibine verdi Jun Suh ve kızın yanına geldi:

“Yol paramı da kazandığıma göre artık gidebiliriz” dedi en cool haliyle. Byeol’ün gözündeki tüm imajı silinmişti sanki, bambaşka bir Jun Suh vardı karşısında o anda.

“Sesin büyüleyici..” diyebildi kız sadece. “Hırsızlık yapmak yerine sokaklarda gitar çalıp şarkı söylemek bile geçindirir seni emin ol..”

“Gitarımı iki ay önce sattım..”dedi Jun Suh gülümseyerek. Yürümeye devam ettiler sonra, Byeol “Bir şarkı daha söyler misin?” dememek için kendini zor tutuyordu, ama onun yanında ağlamak da istemiyordu.. Çünkü onu ağlatabilecek tek sesin bu çocuğun sesi olduğunu anlamıştı birkaç dakika önce..”

“Görüşmek üzere” dedi Byeol durdurduğu taksiye binerken. Jun Suh birden kızın kolunu tuttu ve:

“Kabul!” dedi kendinden emin bir ses tonuyla. “Teklifini kabul ediyorum..”

Byeol öyle bir gülümsedi ki o anda, sanki biraz önce soğukkanlı bir katil edasıyla konuşan kız o değilmiş gibi hissetti Jun Suh.. Gülünce ne kadar da güzel oluyordu öyle..

“Peki” dedi Byeol. “Harika bir karar verdin.. Bu gece sana bir miktar para veririm, sonra para meselesini detaylıca konuşuruz, hem bir sözleşme de imzalamak gerekiyor..”

“Ne sözleşmesi?” diye sordu Jun Suh şaşkın şaşkın bakarken.

“Senin gibi birine o kadar parayı elimi kolumu sallaya sallaya verecek değilim herhalde. Sözleşme imzalayacağız, hem bu aşk oyunu dışında da senden isteyeceğim şeyler olacak, onları da yapacaksın.. ”

“Ne gibi?” diye sordu Jun Suh. Bu iş sandığı kadar kolay olmayacak gibi görünüyordu..

“Korkma ufak şeyler” dedi Byeol. “Kabul mü?”

“Kabul” dedi Jun Suh dudaklarını ısırarak. Nasıl bir işin içine girdiğinin henüz farkında değildi kendisi de..

İkili en yakın banka ATM’sine gittiler ve Byeol söylediği gibi bir miktar para çekip Jun Suh’ya verdi.

“Yarın seni ararım” dedi sonra. “Hem sözleşmemizi imzalarız, hem de detayları konuşuruz..”

“Tamam” dedi Jun Suh.

Kız tekrar durdurduğu bir taksiye binmek üzereyken yine kolunu Jun Suh’nun tuttuğunu fark etti yine:

“Ne oldu?” diyerek döndü, sesi oldukça yorgun geliyordu kulağa bu sefer.

“Adın ne diye soracaktım..”dedi Jun Suh ürkek bir kedi gibi. Bu kızdan çekiniyordu hala, gecenin etkisini üzerinden atamayacaktı bir süre belliydi bu..

“Byeol” dedi kız gülümseyerek. “Ya senin?”

“Jun Suh..”

Ardından tek kelime etmeden taksiye bindi kız, Jun Suh hala ne yaptığının farkında değildi, elindeki 200.000 won’a baktı sadece ve yüzündeki kocaman gülümsemeyle yürümeye devam etti.

“Belki aramaz bile ha” dedi sonra içinden.. Çok iyimser hayalleri vardı o anda, ama düşündüklerinin gerçek olamayacağını da adı gibi biliyordu..

Takside uyuklayan Byeol’ün ise Jun Suh’nun sesi yankılanıyordu kulaklarında.. Bu sesin kulaklarından silinmemesini istiyordu, bu sesle hayallere dalarak uyumak istiyordu annesinin kollarında.. Sonra çantasındaki defteri hissetti birden ve o defterin varlığı kalbini yine en derin yerinden acıtmayı başardı o anda da..

***

Incubus-Love Hurts

Başını kaldırıp saate bakan Ha Neul oflayarak tekrar yorganın altına girdi. Bugün ne yataktan çıkmak ne de okula gitmek istiyordu. Gidip de ne yapacaktı ki zaten, Min Hyung’u görmek ona hiç iyi gelmeyecekti, gitmemek en iyisiydi bu yüzden. Dün akşam babasının yanında sahte gülücükler saçmak zorunda kalmıştı boş yere, bugün kimseye rol yapmak istemiyordu. Yalnızlık en iyi ilaçtı onun için belki de.. Ya da..

Hemen gözleriyle çantasını aramaya başladı, kapının arkasına atmıştı her zamanki gibi. Yataktan fırlayıp heyecanla çantayı karıştırmaya başladı, içindeki her şeyi döktü yere. Yoktu, defteri çantasında değildi..

“Lanet olsun!” diye bağırdı. “Nerede düşürdüm acaba? Off neler neler yazıyor içinde, umarım okuldan tanıdık birinin eline geçmemiştir, hele Min Hyung’un!”

Titredi birden, olamazdı.. En son tam ona defteri uzatacakken vazgeçip bırakmıştı.. Ee sonra ne olmuştu? Acaba köprüdeki o çocukta olabilir miydi? Ne adını biliyordu o çocuğun da ne telefonunu..

Derin bir of çekip kendini yatağa attı Ha Neul:

“Bir bu eksikti.. Derdim yok sanki..”

Tam başını yastığa gömmüşken telefonu çalmaya başladı, isteksizce açtı telefonu:

“Alo.. İyi değilim Yoo Jin okula gelmeyeceğim bugün.. Provamızın olduğunu biliyorum.. Bugün de bensiz prova yapıverin.. Hastayım işte.. Hadi görüşürüz.. Şeyy.. Yok konuşamadım.. Hem.. Gerek yok, bir daha bu konuyu açma olur mu? Görüşürüz..”

Yüzü allak bullaktı telefonu kapatırken. “Umarım şu kızlar çenelerini tutabilirler” dedi içinden. Herkese rezil olacaktı yoksa.. Birden kapı çaldı, babası sabah gitmişti, kimdi ki bu?

Pencereden aşağı bakan Ha Neul kapıda Min Hyung’u görünce gözlerine inanamadı. O’ydu, kapılarındaydı.. Açmayacaktı, açamazdı, hele bu halde..

“Evde olduğunu biliyorum!” diye bağırdı Min Hyung. Sen kapıyı açana kadar gitmeyeceğim buradan!”

Panikle fırladı yataktan Ha Neul, korkarak aynaya baktı, gerçekten korkunç görünüyordu. Onun yüzünden bu halde olduğunu düşünecekti ki haklıydı da.. Hızla saçını başını düzeltmeye çalıştı, sonra koşarak aşağı inip kapıyı açtı. Ha Neul çocuğun yüzüne bakamıyor, Min Hyung ise cevap bekler bir bakışla kızı süzüyordu. Kısa bir sessizliğin ardından ilk konuşan Ha Neul oldu:

“Uyuyordum, neden bağırıyorsun öyle kapımızın önünde?”

“Özür dilerim..” dedi Min Hyung başını yere eğip. Off onun bu utangaç halleri yok muydu, kendini toparlamaya çalıştı Ha Neul, ondan etkilendiğini belli etmemeliydi:

“Bir şey mi oldu? Neden geldin?”

“Benn.. Seni merak ettim” dedi Min Hyung. “Kafeye gittim, hasta olduğunu, evde dinlendiğini söyledi baban. Ben de..”

“Evet” dedi Ha Neul. “Üşütmüşüm sanırım, biraz boğazım ağrıyor, okula gelemeyeceğim bugün..”

Min Hyung şaşkın gözlerle bakıyordu Ha Neul’a. Gerçekten bu kadar kolay atlatabilmiş miydi? Yoksa rol mü yapıyordu?

“Yani.. Dün olanlar..”

“Ben unuttum bile..” dedi Ha Neul çocuğun sözünü kesip. “Sen de endişelenme boşuna, çocukluk ettim, uzatmaya gerek yok..”

“Ama..” diye kekeledi Min Hyung.”Kötü görünüyorsun, konuşalım istersen..”

Ne diyeceğini bilemedi Ha Neul önce, hislerini belli etmemeliydi, onun kendisine acıması en son isteyeceği şey olurdu herhalde..

“Hastayım dedim ya..” diyebildi zoraki gülümseyerek. “Dünle ilgisi yok, lütfen kapatalım bu konuyu, hatırlamak bile istemiyorum çünkü..”

“Pekala..” dedi Min Hyung gülümseyerek. “Vizelere az zaman kaldı, okulu aksatma bu aralar, araştırma ödevini de mail grubuna gönderdim, sınava kadar bir göz atarsın.. “

Onun da yüzüne sahte bir gülümseme oturuverdi bunları söylerken, belli ki ortamı yumuşatmak için kendisini zorluyordu.

“Yok artık!” dedi Ha Neul içinden. Çocuk gerçekten de konuyu değiştirivermişti hemen.

“Tamam” dedi o da sakinliğini bozmadan. “Dediğim gibi olanları unut lütfen, saçmalıktı işte, ben.. okula geleceğim iyi olursam..

“Sevindim” dedi çocuk gülümseyerek. Ha Neul onun o gülen yüzünü görmek istemiyordu oysa ki..

“Ben gideyim..” dedi sonra. Dinlen sen de, görüşmek üzere.. Konuşmak istemediğine eminsin değil mi?

“Tabiki” dedi Ha Neul zoraki gülümseyip. “Görüşmek üzere..”

Kapıyı kapatan kız arkasını dönüp kapıya yaslandı ve gözlerini kapatıp elini kalbine götürdü :

“Aptal!” diye bağırdı. “Beni birazcık sevsen gözlerimdeki umutsuzluğu görürdün, ne kadar acı çektiğimi anlardın.. Hiç sevmiyorsun beni.. Oysa ben.. Ödevmiş.. Offf!”

Kanepeye oturdu sonra, sakinleşmeye çalışıyordu:

“Pekala” dedi. “Ben de hayatıma devam edeceğim elbette.. Hem.. Çivi çiviyi söker değil mi? Göreceksin beni böyle üzmeyi.. Aptal! Aptal!”

Her sözünde onu ne kadar sevdiğini bir kez daha anlıyordu oysa ki.. Sadece kendini kandırıyordu, yoksa bu acıyla başa çıkamayacağını biliyordu..

***

Kang Min Hyuk-Star

“Buradan nefret ediyorum ve hep nefret edeceğim!” diye bağırdı Jun Suh Haneul Kafeden çıkarken. “Üç gün sonra gel dememiş miymiş bana? Bak seen! Ben de size paramı yedirecek göz yoktu ama o dünkü tuhaf kıza dua edin siz! Bu arada dünkü tuhaf kız demişken, ya dün o kız bana o saçma teklifte bulunup para vermeseydi, ya ben bu sabah Jung Suh’ya ve ev sahibine para veremeseydim? Sanırım o kıza büyük bir teşekkür borçluyum, ne kadar saçmalamış olsa da hem nefret ettiğim bir şeyi yapmamı engelledi, hem de hayatımı kurtardı dün gece..”

Kızdan ayrıldığından beri dün geceyi düşünüyordu Jun Suh. Kimdi o kız, kimin nesiydi? Neden bayan Ha Neul’ın ona aşık olup üzülmesini istiyordu? Deli miydi dahi miydi? Ya ayrılırken gözlerinde çöken o umutsuz bakışlar.. Gözünü her kapadığında kızın o umutsuz ıslak gözlerini görüyordu sanki.. Öyle gergin bir gecenin sonunda yaşadıkları elbette etkileyecekti onu, bunda şaşıracak bir şey yoktu aslında..

“Bırak bunları” dedi kendi kendine. “Şimdi iş arama zamanı, böyle boş şeylerle harcayacak beş dakikan bile yok art..”

Daha sözünü bitirmeden telefonunun titrediğini hissetti, mesaj gelmişti. Ekranda yazan ismi görünce kilitlendi birden: Byeol.. Dünkü kızın ismiydi bu ve ona mesaj atmıştı:

“Patronunun kızını kurtardığın köprüde buluşalım. Ben 10 dakikaya orada olurum”

Jun Suh hala şaşkın gözlerle telefonun ekranına bakıyordu. Düşündüğü şeyin olmasından korkuyordu ama korkusu faydasızdı bu sefer..

Yavaş adımlarla köprüye adım attığında kızın ilerde, tam da Ha Neul’ın intihar etmeye kalktığı yerde beklediğini gördü. Jun Suh’yu gören kız el sallayıp bağırmaya başladı:

“Hızlı yürü biraz, amma beklettin beni!”

Jun Suh tedirgin adımlarla yaklaştı kıza. Kızın dünkü umutsuz gözlerinden eser yoktu bugün:

“Sözleşmeyi getirdim, maddeleri kararlaştırıp imzalamalıyız bir an önce..”

“Sözleşme?”

“Dün söylemiştim ya, kalp hırsızlığı meselesi..”

Jun Suh’yu soğuk terler basmıştı birden:

“Ciddiydin yani?”

“Elbette” diye bağırdı kız. “Dün gece sana para verdiğimi de unutmadın herhalde. Sarhoş musun sen? Bu şapşal haller de neyin nesi?”

Kızın çığlığıyla kendine geldi Jun Suh:

“Yok yok unutmadım.. Peki imzalayalım..”

“Hah şöyle” dedi Byeol gülümseyerek. Ardından sırtındaki çantadan çıkardığı dosyanın içinden bir kağıt aldı eline ve kağıdı dosyanın üzerine koyup bir şeyler yazmaya başladı. O yazdıkça Jun Suh’nun gözleri yuvalarından çıkarcasına büyüyordu:

“Bayan Ha Neul bana aşık olacak? Ben de onu terk edeceğim?

“İlk defa duyuyormuşsun gibi konuşmasana!” diye bağırdı Byeol. Yazmaya devam ediyordu bir yandan. “Onu en acılı biçimde terk etmen gerek. Hatta..”

“Biliyorum” dedi Jun Suh kızın sözünü kesip. Bir yandan hala Byeol’ün yazdıklarını okumaya çalışıyordu:

“Şeyy.. O madde biraz fazla genel olmadı mı? Han Jun Suh Lee Byeol’ün istediği bazı görevleri yerine getirecek. Ne görevi?”

“Ufak şeyler merak etme. Bilgi falan alabilirim mesela..”

“CIA ajanı gibi konuşuyorsun” dedi Jun Suh panik dolu gözlerle. “Beni korkutuyorsun..”

“Robin Hood hiçbir şeyden korkmaz” dedi Byeol gülümseyerek. Bu espri Jun Suh’yu hiç eğlendirmemişti oysa ki..

“Neden ben?” diye sordu sessizce. “Oldukça sıradan biriyim. Param yok, kızların rüyalarını süsleyecek beyaz atlı prens gibi de görünmüyorum herhalde oradan. Ee?”

“Onları tanıyorsun” dedi Byeol. “O adamı, kızını, kafelerini biliyorsun, bu da bana yeter şimdilik.. Hem bir kız sana ilk görüşte aşık olabilir inan, bunun tek bir yolu var ve ben o yolu biliyorum sanırım..”

Jun Suh sırıtmaya başladı, onun rahatladığını gören Byeol de neşeyle gülmeye başladı:

“Hem hepimiz kilitlerimizi açacak kişiyi bekleyen birer boş ev değil miyiz? (1) Ve kilit açmak senin uzmanlık alanına giriyor bildiğim kadarıyla!”

Bu sefer ikisi de katıla katıla gülmeye başladılar. Günlerin verdiği stresi kahkahalarıyla atmak istiyorlardı sanki.. Kendini toparlamaya çalışan Byeol:

“Tamamdır” dedi. “At bakalım imzanı!”

Hala gülmeye devam eden Jun Suh hiç düşünmeden imzaladı kağıdı. Ardından kağıdı imzalayan Byeol dosyasını çantasına koyup:

“Ben gidiyorum” dedi. “Çok işim var, seni ararım, telefonun kapalı olmasın sakın.. Görüşmek üzere Robin!”

Kız cevap beklemeden uzaklaşmaya başladı. Jun Suh’nun gülümsemesi dudaklarında donmuştu adeta. “Ne yaptım ben?” diye sordu kendine. Yapacağını yapmıştı artık, düşünmenin de kafa yormanın da bir anlamı yoktu kısacası..

“Bayan Ha Neul bu kızı böylesini kızdıracak ne yaptı acaba?” diye söylendi kızın arkasından. Yüzündeki zoraki gülümsemeyle yoluna devam eden Byeol ise çantasındaki o küçük defterin ağırlığını hissediyordu yürürken. Dün gece onu açıp okuyacak gücü kendinde bulamamıştı, ama bugün okuyacak, korkmadan girecekti onların hayatına, hem de hiç davet beklemeden..

“Oyun yeni başlıyor..” dedi içinden.

Oyun gerçekten de yeni başlıyordu..

Ft Island-One Word

-3. Bölüm Sonu-

Notlar: 1) Kim Ki Duk filmi “Boş Ev”in ünlü repliği.

Bu yazı Genel içinde yayınlandı ve , , , , , , , , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

28 Responses to 3. Bölüm: Ben Hırsız Değilim!

  1. Lee dedi ki:

    Çingu ellerine sağlık, en beğendiğim bölüm oldu açıkçası. Çok büyük keyif alarak okudum ayrıca çok da pis ters köşeye yattım. Byeol ile Jun Suh’un sözleşme imzalayacağını hayatta tahmin edemezdim. Ayrıca Ha Neul’e aşık olma olayı da feci sürpriz oldu. Ve ileriki bölümler daha da süper olacak, bunun habercisi idi bu bölüm.

    Şu aklıma takıldı bir de. Jun Suh Ha Neul’ün intihara kalkıştığını biliyor, bu sözleşmeyi imzaladı şimdi. Peki ya aşık edip çok acıklı ve pis bir şekilde terk ettikten sonra yine intihara yönelme olasılığının olup olmadığını hesaba katacak mı? Okurken aklıma bu durum geldi, ben de hemen yazara sorayım dedim. Ne şanslıyız, anında yazara sorabiliyoruz 😀

    Şarkılar da süperdi, Hong Gi’nin sesi zaten dillere destan, duyunca tüyler diken diken oluyor. Hem bizim kız da Robin’e aşık olacak, na buraya yazıyorum aha 😀

    • makinosev dedi ki:

      7dakika arayla kaçırdım ilk yorumu yapmayı böhüü, bir dahakine elimi çabuk tutacağım 😀

    • masalevi dedi ki:

      sıradan başrol kızlarını hiç sevmiyorum ben ya, byeol farklı olsun istedim, jun suh’yu başkasına aşık etmek isteyip sözleşme imzalatacak kadar çatlak bir kız 🙂

      jun suh o gece sadece kardeşine para götürebilmeyi düşündüğü için ha neul’ın psikolojisini falan düşünemedi, ama daha sonra düşünecek elbette, yaptıklarını sorgulayacak.. henüz ne yaptığının farkında değil 🙂

      benim hikayem ft island fan fiction olma yolunda aday olacak ha 🙂 ama hikayeye hong gi’nin sesini yakıştırıyorum en çok.. objektif olamıyorum bu konuda 🙂

      hızlı yorumlarınla hikayeme tat kattın, kamsahamnida çingu^^

  2. makinosev dedi ki:

    harika yazıyorsunuz biliyor musunuz? masal sen ve kızkardeşin işin sırrını çözmüşsünüz valla 😀 drama izler gibi okuyorum her satırı, bunu söylemek benim gb tembel bir yazarcığa düşmez ama 4. bölüm de balli gelsin 😀
    not: bin jib repliğini kim unutabilir 😀

    • masalevi dedi ki:

      kardeşim yazmıyor makinocum, o hikayenin ortaya çıkışında fikir verdi bana sonra kenara çekildi, ben yazıyom o okuyo artık 🙂

      teşekkürler canım, elimden geldikçe yazmaya çalışıyorum.. senin yeni bölüm de gelecek yakında sanırsam içime doğdu 🙂 (yazara gaz verme çabaları 🙂 )

      bin jip benim karakterlere iyi uydu ya, metafor yerine oturdu 🙂

      yeni bölümde görüşmek üzere^^

  3. hikaruivy dedi ki:

    Harika bir bölüm daha! Kalp Hırsızı ismini bu şekilde bağlaman mükemmel olmuş canım. Ayrıca ben de epeyce ters köşe oldum: Jun Suh’un Byeol’le anlaşma yapıp Ha Neul’ün gönlünü kazanma oyununa girişecek olmasını hayatta tahmin edemezdim! Hikâye süper heyecanlı ve eğlenceli ilerliyor 😉

    Müzik seçimleri ayrı bir paragrafı hak ediyor: FT Island şarkıları dışında şirin Kan Min Hyuk’u dinlemek de pek hoş odlu 🙂 Ayrıca Incubus’un şarkısı ne güzelmiş öyle, ben bunu nasıl daha önce duymamışım?? İlk şarkı ise, ki Teoman’ın belki de en sevdiğim şarkısıdır, bana hemen Jun Suh’un Ha Neul’ü kurtarma anını çağrıştırdı; köprünün korkuluklarında duran kızı kurtarmak falan…

    Gelelim tahminlere: Ben diyorum ki bizim intikamcı kızkardeş Byeol, kardeşine âşık etmesi için tuttuğu Robinciğe kendisi âşık olacak! 😀 Onun o güzel sesini dinlerken çarpıldı zaten, gözümden kaçmadı, haha 😀 😀 Ama öte yandan Ha Neul de ilk aşkı Min Hyung’u unutup bu şirin çocuğun büyüsüne kapılırsa işler feci karışacak demektir. Şu anda heyecandan ellerimi ovuşturuyorum 😀 😀

    Ayrıca ben bu Jun Suh’a bayılıyorum, söylemiş miydim? Kendisini Hong Ki’nin canlandırıyor olmasının da etkisi var tabii; ama Byeol’den tırsması falan çok şeker ve komikti 🙂 🙂 Yeni bölümü heyecanla bekliyorum ^^

    • masalevi dedi ki:

      yaa hikayenin adı boşuna kalp hırsızı değil, jun suh’cuk gerçekten boyundan büyük işlere kalkışacak, kalp çalacak bu sefer 🙂 tabi bu şapşal sevimli halleriyle çalmayı başarabilirse 🙂

      incubus’un love hurts şarkısını çok severim ben, tam aşk acısını anlatıyor şarkı gerçelten, bi de hong gi’den lovesick’i çaldık, tam acıların dizisi oldu hikayemiz, ama bu bölümden sonra gidişat biraz değişecek diyorum 🙂 min hyuk’un star’ı da bizim byeol’ün şarkısı olsun, “you are my staaaar” 🙂

      bizim intikamcı byeol henüz aşk nedir bilmeyen bir kız. kalbini o kadar çarptıran jun suh’yu bile kalp hırsızı yapmadan vazgeçmedi.. jun suh ise tam tersine duygusal bi çocuk, nasıl birbirlerine kapılacaklar bakalım 🙂 ha neul’ı ise daha çok göreceğiz artık hikayede, kalbini öyle kolay çaldıracak mı bakalım bizim cadde kızı 🙂

      jun suh byeol’den bayağı tırsıyor ya, ona bu rol iyi gitti, hem fedakar hem şapşal acayip bir başrol oldu fıstık 🙂

      şahane yorumun için teşekkürler Hikarucum, yeni bölümde görüşürüz, yarın tatile gidiyorum, döner dönmez yazacağım..

  4. svglgnlk dedi ki:

    gerçekten bu hikaye ilaç gibi geldi bana.. ellerine sağlık…bence bu sözleşme en çok byeol’ün canını yakacak gibi bir his var içimde yau 🙂 şimdi bide ya bu çocuk aşık edecem diğer kızı derken byeol bu çocuğa aşık olursa ahanda al sana dolambaç gibi bişiy 😀 ayyy ben 4. bölüme kadar yaşamam yeminlennnnn.. ya şimdi küçük çocuklar gibi oturup ağlamaya başlayacam bitmesinnn 4. bölüm istiyommm diyeee 😀
    deli kız-arya

    • masalevi dedi ki:

      sağolasın canım, senin yorumunla güzelleşti asıl hikaye şimdi 🙂

      byeol kendi etti kendi buldu mu olacak bakalım ben de merak ediyorum, iki kardeş, bi kalp hırsızı jun suh bi de mükemmel min hyung var işin içinde, gerçekten dolambaç olmuş ha 🙂

      bu hafta evde olmayacağım, döner dönmez yazacağım, süpper yorumun için teşekkürler, kendine iyi bak çabucak iyileş olur mu 🙂

  5. Kore.Hayranı dedi ki:

    İşte hikaye şimdi başlıyor! Vay anasını sayın seyirciler, yılların Robin’i kalp mi çalıyor? Flaş flaş flaş! O_o
    Byeol emin adımlarla ilerliyor, günlük ona rehber olacak, aferin al intikamını diyecek oldum “amma ve lakin”…. Ama ama şimdi şımarık ve sevimsiz hatta kendini beğenmiş bile olsa Ha Neul’e de yazık ya.. Onun suçu yok, babasında tüm suç. Biliyorum yıllar önce annesine yaşattığını kızına yaşatacak ama masum bir kıza bu yapılmaz ki… :S Üzüldüm şimdi. 😥
    Yalnız babaya ciddi ciddi kızgınım, demek ilk aşkı sevgili kızı Ha Neul’ün annesiymiş! Demek ki bırakıp kaçmasının sebebi sadece küçük olmaları değişmiş! İçimden kötü kötü küfürler geçiyor ama tabii ki terbiyem müsaade etmez, hem blogu da kapattırmayalım boş yere. 😀 İnşallah dükkanları batar, her türlü bela gelir başına, düşmanı bol nasıl olsa!
    Neyse efenim, hikaye çok müthiş. Bayıldım ve hikayenizi arkadaşlarıma öneriyorum. Merakla takip edeceğim.

    • masalevi dedi ki:

      şahane yorumun için çok teşekkürler canım, sayende daha bir cesaretle yazacağım yeni bölümü 🙂

      gerçekten hikaye şimdi başlıyor, kalp hırsızımızın da görevine başlamasıyla byeol’ün intikamı şekillenecek. vee çok doğru tespit, ha neul’ın günlüğü byeol’ün rehberi olacak, o günlüğün başına neler gelecek bakalım göreceğiz 🙂 haklısın,ha neul’ın gerçekten suçu yok ama byeol şu an sadece ona yaşatılan haksızlığın acısını çekiyor ne kadar kızsa da babasının diğer kızına verdiği gösterdiği sevgisini kıskanıyor.. bu yüzden ha neul’ı düşünecek kadar merhametli olmayacak..

      tae woo o kadar da masum bir insan değil evet, onca yaşadıklarından sonra byeol’ün annesini hiçe sayıp başka bir kadına ilk aşkım demesi de bunu gösteriyor bize zaten.. sen bol bol beddua etmişsin ama hepimizin intikamını alması için byeol’ü gönderdim ben o adamın başına merak etme, o kız işini bilir 🙂

      tatildeyim şimdi, döner dönmez yeni bölümü yazacağım.. kendine çok iyi bak canım, güzel yorumun için tekrar teşekkürler, ellerin dert görmesin 🙂

  6. Secret girl dedi ki:

    Hikaye çok güzel çok da güzel yazıosun ama 4.bölüm nezman gelcek kaçtır bakıyorum yok lütfen çabuk yayınla merakla bekliyorum:)

    • masalevi dedi ki:

      teşekkür ederim canım, bu hafta tatile gittim evde değildim o yüzden yazamadım, yarın yazacağım, bir iki güne gelir yeni bölüm de 🙂

  7. hayalmiyim :) dedi ki:

    ama ben bu bölüme bayıldım ki 🙂 çok güzel olmuş çingu ellerine sağlık^^

    öncelikle şunu söylemek istiyorum, Ha Neul’un Jun Suh aşkına düşmesi hiç de zor olmayacaktır, iki gülümsesin bir de şarkı söylesin tamamdır bu iş 😀 aklımdan hiç geçmezdi Byeol’un böyle bir oyuna kalkışacağı, helal olsu çingu ters köşe yaptın beni^^ yani intikam kaçınılmazdı ama bu değişik oldu 🙂 hatta bu kızdan azıcık tırstığımı da söylemiş miydim hatırlamıyorum ama şimdi söylemiş oldum. zavallı Ha Neul, aptal Tae Woo yüzünden o acı çekecek 😦 zaten bir kez kırılmıştı 😦

    müziklerine bayıldığımı söylememe hiç gerek yok heralde 🙂 sadece Hong Ki ve muhteşem sesine değil bütün şarkılara bayıldım, çok güzel seçilmiş şarkılar^^ ayrıca şirin bateristimiz Min Hyuk’un sesini duymak da iyi oldu, Byeol için çok uygun bir şarkı olmuş 😀 kısaca bayıldım^^

    ben hemen 4’e geçiyorum 😀

    • masalevi dedi ki:

      aa beğenmene çok sevindim canım, cezanı kaldırıp okudun demek hikayemi, ne mutlu bana 🙂

      aynen katılıyorum, jun suh şarkı söylesin sonra da hello hello klibinin sonundaki gibi bir gülsün bitti gitti, aşık olmayacak kız tanımam 🙂 byeol tırsılacak kız gerçekten, soğukkanlı ve intikamcı bi yapısı var ama onun kalbinin buzları da çözülecek elbet 🙂 ha neul ise byeol’ün gazabına yakalanacak hiç suçsuzken..

      müzikler ft island ve cn blue ağırlıklı oluyor haliyle ama ne yapayım iki grubu da çok seviyorum 🙂 min hyuk ise çıtırımız pıtırımız onsuz olmaz ki 🙂

      4. bölüm yorumlarını bekliyorum çingu, ellerine sağlık 🙂

  8. B (@OhYoonJoo) dedi ki:

    Her bölüm yeni güzellikler takılıyor gözüme (: Karakterler o kadar gerçek ki her an karşılaşabileceğimiz türden. Byeol intikam duygusuyla fazla saldırgan davranıp babasının canını yakmak istiyor ama bu kararı ilerde kendi başına iş açacak şimdiden belirtileri görülmeye başlandı.
    Ha Neul yeni aşklara yelken açma sevdasına girdi. Çivi çiviyi söksün derken başına geleceklerden bi haber yavrum 😀 Bakalım neler olacak yeni bölümde ^^

    Ellerine sağlık (:

    • masalevi dedi ki:

      çok doğru tespitlerde bulundun canım benim hikayemde çok zengin ceo’lar, şirket varisleri falan yok, hepsi içimizden yanı başımızda görebileceğimiz karakterler.. byeol bu intikam hırsının başına neler açacağını gelecek bölümlerde görecek bakalım.. haneul ise kırılan gururunu tamir etme telaşında 🙂

      güzel yorumların için teşekkürler canım^^

  9. winpohu 'ca dedi ki:

    Hem hepimiz kilitlerimizi açacak kişiyi bekleyen birer boş ev değil miyiz? (1) Ve kilit açmak senin uzmanlık alanına giriyor bildiğim kadarıyla!”
    bu aşık etme mizaseni bende yarım kalan bir hikayemde kullanmıştım ava giden avlanır olayı mı olacak ne dersin . bir kızın böyle intikamlar düşünmesi de ilginç merak ettim yeni bölümlerde görüşürüz ellerine sağlık .ayrıca replik on numara 🙂

    • masalevi dedi ki:

      hoşgeldin canım, repliği beğenmene sevindim, bizim hırsız oğlana iyi gitti bu söz, kalpleri açmaya uğraşacak bu bölümden sonra bakalım neler olacak 🙂

      Kore dizilerinin vazgeçilmezidir bu aşık etme mizanseni, ben de kullanmadan geçmeyeyim dedim.. senin hikayeni de merak ettim yayınlamalısın bir ara 🙂

      yeni bölümde görüşmek üzere canım^^

  10. O nasıl bi anlaşma öyle?! Okumaya başladığımda işin buraya geleceğini hiç düşünmemiştim…
    Harika gidiyor ya 😀 Böyle giderse bitmiş tüm bölümleri bir çırpıda okuyup yeni bölüm için baskılara başlayacağım ben de ^^
    Kafamda da kendi senaryolarım var ‘o buna aşık olursa, bu da ona… ya bu kime varacak’ gibi 😀
    Yeni bölümün yorumunda görüşmek üzere ^^

    • masalevi dedi ki:

      namı diğer kalp hırsızlığı anlaşması bizimki 🙂 minik Robin’imiz bu sefer kalp çalacak gibi görünüyor..

      çok teşekkür ederim, beğenmene çok sevindim canım.. önünde daha çook bölüm var senaryoların çıkacak mı bakalım ben de merak ediyorum 🙂

      yeni bölümlerde görüşürüz, ellerine sağlık^^

  11. acaip durum dedi ki:

    hahah 😀 tam istediğim gibi gidiyor işler 🙂

    o anlaşma mevzusuna bayıldım.. geçen yorumda işbirliği yapsalar falan derken böylesini beklemiyordum , süpriz oldu:)

    sonraa, günlüğün bizim kızın eline geçişi falan olayı iyice renklendircek gibi.. yeni bölümü heyecanla okuyucm 🙂

    not: bu bölümü ikinci bölümün peşine okumuştum fakat ancak yorum yazabildim :S yine de aklımdaydı yani 🙂

    • masalevi dedi ki:

      evet ya anlaşma meselesini tek tahmin edebilen sen çıktın tebrikler 🙂

      ve yine haklısın bu günlükten yararlanma meselesi daha bitmeyecek, o günlük hikayenin düğümü.. her şey var içinde..

      yeni bölümde görüşürüz o zaman 🙂

  12. nomuyeppuda dedi ki:

    Hatun intikam meleğine dönüştü.Soğuk yiyecek anlaşıldı.Acı çektirte çektirte.Haneul’e acıyorum ben onun suçu yok aslında .Gerçi babanında verdiği tepkiler anlıktı.Pişman olmayasın Byeulcüğüm 🙂

    Jun Suh Robin olduğunda Byeol babasının kendine yaptıklarını düşününce, yaptıkları şeyin vicdanından kurtulduklarını sanıyorlar.
    Hala çiftleri belirleyemedim kim kiminle? emin olamadım bi türlü.

    Byeol’ün istediği ufak şeyler bence çocuğun sesi olacak.Buraya yazıyorum ağlamak için kullanıcak.Gerçi yazsamda farketmez ilerleyen bölümlerde anlarım zaten^^

    • masalevi dedi ki:

      evet byeol gerçekten intikamcı bir kız oldu. hem de planlı sistemli bir intikam düşünüyor, acı çektirecek haklısın. bakalım kimler pişman olacak oyunun sonunda 🙂

      jun suh hakkının yendiğini düşündüğü için vicdanını rahatlatıyor, Byeol de aynı şekilde, bu ikili birbirlerine benziyorlar ha 🙂 çiftleri belirlemek için daha erken, gelecek bölümlerde anlayacağız kimin eli kimin cebinde 🙂

      aah ah be sedacım o çocuğun sesinden ben de istiyorum ya gelse de şöyle birkaç şarkı söyleyiverse ne olur 🙂 ama byeol benim kadar iyimser değil hatta senin kadar da, bizim çocuğu kullanma olasılığı büyük diyeyim de heyecan yaptırayım sana 🙂

  13. kimbapsushi dedi ki:

    Boş ev göndermeli kilit esprisine şukelayı bastım.
    Byeol çok kafa hatun, manyakça planındaki kararlılığına güldüm. Jun Suh ise pek sevimli, zaten Hongki’ye de bayıldığımdan ısınmam zaman almadı.
    Min Hyung’ın odunluğuna en az Haneul kadar sinir olsam da, şirin olduğunu kabul etmek gerek. Genç yaşta üniversitede hoca da olmuş, maşallah 😀
    Dediğin gibi oyun yeni başlıyor, bundan sonra işler daha çok sarpa saracak bakalım merakla bekliyorum 🙂

    • masalevi dedi ki:

      byeol intikam meleğine dönüşüyor yavaş yavaş, ama planlarına zavallı jun suh’yu dahil etmesi iyi mi olacak kötü mü göreceğiz 🙂

      min hyung hikayemizin cool elemanı zaten, kariyerli, karizmatik falan filan.. biraz da odunluk var haklısın 🙂 aşk insanı değiştirir diyelim şimdilik, bu da ipucu olsun 🙂

      yeni bölümde görüşürüz^^

masalevi için bir cevap yazın Cevabı iptal et